Filiz Özkol :Eyvah kızım olacak

Eyvah kızım olacak

Genç kızların rüyasıdır erişkin bir yaşa geldiği zaman "Annelik" duygusunu doya doya yaşamak.
Çocukluğumuzda Ayşegül, Fatoş bebekleriyle başlayan maceramız ilk bebeğimizi kucağımıza aldığımız ana kadar sürer ki; asıl annelik serüvenimiz de orada başlar.
Kendi geçmişime döndüğüm zaman dün gibi aklımda kalan karelerin başındadır, bebeklerimle haşır neşir olmak. Sıcak yaz gecelerinde ailece gittiğimiz açık hava sinemalarına üşenmez bebeğimi de taşırdım.
Bensiz ağlar, beni özler diye az anneme sorun çıkartmadım desem yalan olur.
Kadıncağız film sonrası gecenin bir yarısı, uyuyup kalan beni ve bebeklerimi eve kadar taşımak zorunda kalırdı. Her seferinde "Bu son" dediği halde kıyamazdı. Çünkü o da bir anneydi ve gelecekte benim de çok iyi bir anne olacağımın göstergelerini o günlerde hissetmeye başlamıştı anlaşılan.

GELECEĞİN ANASI

Peygamberimizin hep söylendiği bir sözü geldi aklıma. "Allah sevdiği kuluna kız çocuk verirmiş." ( Çocukluğum da duyardım.) Şimdilerde iki erkek çocuk sahibi olduğum için kendimle ilgili kuşkularım da olmuyor değil.. Neyse güzel gelin adaylarımla kız çocuk zevkini tadıyorum bir nebze bile olsa. Yine de; bebekliğinden başlayıp, yetişkin bir kız hale gelinceye kadar, geçirdiği evreleri sıfır kilometreden yaşamanın keyfini hiç yaşayamıyor benim gibi erkek anneleri.
Kız evladı geleceğin anasıdır, şevkattir, enerjidir, güzelliktir, çiçektir, hayatın süsüdür. Hele annelerin en iyi arkadaşıdır.
İlerleyen yaşlarında ailenin fedakar bastonudur, dayanağıdır. Yine dinimizde bir sözü hatırlatmadan geçemeyeceğim.
"Cennet anaların ayağı altındadır"...
Son günlerde kız çocukları ve kadınlara yaşatılan kabus dolu olaylar, bazı kişilere "Cennet" duygusunu çoktan unutturmuş anlaşılan.
Gün be gün, televizyonda ve yazılı basında duyduğumuz, okuduğumuz tecavüz ve işkence olayları ile kafamız allak bullak olmuş durumda. Yorum yapma duygumuz bile dumura uğradı. Şaşkın ve eskilerin deyimiyle "Nutkumuz tutulmuş" haldeyiz.
Kabus ötesi, olaylar yaşanıyor ve insanlık ne hale geldi sorusu da burnumuza sokuluyor. Cinnetlik bir durum söz konusu.
Sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde bu tür haberlerle karşı karşıyayız.
Günah keçisi olarak yine teknolojiyi ortaya sürmek istiyorum. Bilgisayar dediğimiz küçük kutucuğun önüne geçtiğimiz anda bin bir şekilde karşımıza çıkan sitelerin, insanın libodosunu atağa geçirirken, insanoğlunun da psikolojik yapısını altüst ediyor.

ALLAH'IN ARMAĞANI

Arkadaşımın kızı Zeynep doktor muayenesinden çıkarken yüzü bir karış asıktı.
Niye canın sıkkın dememe kalmadan "Eyvah kızım olacak" derken kızın bu konuda ne kadar haklı olduğunu düşündüm.
Medyada bunca haberi duyduktan sonra insanda keyif ve mutluluk kalmıyor.
Hani yine eskilerin bir sözü geliyor aklıma.
Kız çocukları doğduğu zaman dağla taşlar ağlarmış. Eksik etek dedikleri kızlarımız da Allah'ın evrene verdiği armağanlar olduğunu şu erkeklerin dünyası kabul edip saygı gösterseler. Nerdee o kafa diyesim geliyor.
Tüm erkek zümresini dünyaya getiren kadınlar; anneleri, bacıları kardeşleri olan bir ataerkil bir aile yapımız var.
Maalesef son yıllarda dünyanın yapı taşları yerinden oynadı. Ortalıkta bir kargaşadır gidiyor.. Genlerimizle oynanıyor ve garip bir hormon yapısıyla android gibi dolaşan insan topluluğu ile yaşıyoruz. Geçmişte yaşlılığını kabullenen bir toplum vardı.
Biyolojik bedene yüklediğimiz sentetik kimyasallar ruh yapımız da bozdu. Garip ilaçlarla cinsel hayatını ayakta tutmaya çalışan erkekler ve güzelliğimizi koruyalım diye vücutlarına yapmadıkları işkence kalmayan kadınlarımız. Sonuç ortada. Medeniyet ve teknoloji el ele vermiş insanlığı yok ediyor sonrada çok özlediğimiz organik ürünleri market raflarından, büyük paralar ödeyerek almaya çalışırken, bedenimizle kavgalarımız maalesef bitmiyor.
Eskiden hastalandığımız zaman gittiğimiz hekimlerimize artık "Kabul gününe" gider gibi koşturuyoruz. Amaçsız bir yaşamın içinde; kendimize amaç edindiğimiz sanal isteklerin sonu da, facia ile bitiyor. Allah hepimize akıl fikir versin diyeceğim de Allah veriyor vermesine de biz inatla görmek istemiyoruz. Huzurlu haftalar.

                                                               Filiz Özkol-KHA