Zakir KAYA "Siyabend U Xecé Destanı
Süphan dağının kuş uçmaz kervan geçmez yamaçlarında avcı bir genç gezinirdi. Adı Siyabend’di. Aslen Silivi köyündendi. Bu yüzden her kes ona Silivi’li Siyabend derdi.Avcıların içinde en cesaretli en atılgan en yakışıklı olan Siyabend’in gönlü Xecé’de idi. Xecê de oldukça güzel bir kızdı.Güzelliği bölgede herkesin dilinde idi. Görenler ondan başka bir şey konuşmaz,tüm sohbetlerin tek konusu idi.. Yakışıklı olması Siyabendin Xecé’yi istemesine yetmiyor,fukaralık boynunu büküyordu.Bu nedenle Xecé’yi isteyemiyor, aşkı ile için için yanıyordu. Çünkü Xecé’nin başlığı dönemin en yüksek bedeli idi ve bu da Siyabend’in gücünün çok ötesinde idi.
Her şeye rağmen Xecé de Siyabend’i seviyordu.Ne babasının serveti ne de siyabendle olduğu zaman, baba evinde bulamayacağı rahatlık, xecé’nin umurunda değildi.O’nun da gözü Siyabend’den başkasını görmüyor,Siyabend olsun da varsın yerde yatayım diyordu. Aslında Xecenin babası da Siyabend’i beğeniyor fakat çevrenin dilinden kurtulmak için Xecé’yi şanına yakışır bir başlıkla vermeyi düşünüyordu.
Siyabend’in yiğitliğine,mertliğine ve saygısına doyum olmazdı. Ama ne yazıkki fakirdi. Ne Xecé’nin babasının isteyeceği başlığı verebilir ne de bu konuda adım atabilirdi. İkisi de dengbéj idiler.Gizli gizli buluşur yüreklerindeki yangını bir nebze olsun söndürürlerdi. Siyabend buluşmalarında,başını Xecé’nin dizine yatırır,karşılıklı stran söylerdi. bazen söz Xecé’nin başlığından açılınca da, Xecé ağlardı. Siyabend xecénin ellerine sarılır,gönlünü alırdı. Çünkü Xecé’nin her damla göz yaşı Siyabend için bir azap oluyordu.Xecé’nin ağlamasına tahammül edemiyordu. her seferinde Xecé’ye “Ne olursa olsun seni alacağım. İster iyilikle,ister kötülükle. Hatta ister sonunda ölüm bile olsa senden olmam” diyordu.
Bir gün aşiretin delikanlıları ve genç kızları bındaruka (Aşıkların buluştukları yer , Bazen bu yer pınar başı, bazen de bir samanlık olabilirdi. Kürt ananevisinde alanen gizli olmadan yapılırdı) giderler.Sonradan Siyabend ve Xecé de onlara katılır. Siyabend ile Xecé’yi görenler şaşkınlıklarını gizleyemezler. Çünkü ne bındaruk ve ne de Binlerce sevdaya şahit olan Süphan dağı o zamana kadar böylesine birbirine yakışan bir başka çifte daha şahit olmamışlardı. Bındaruktaki gençler şaşkınlıkarını gizleyemiyor, ağzı açık onlara bakmaktan kendilerini alamıyorlardı.
Xecé’nin güzelliğini duyan nice mirlerin,ağaların,beylerin oğulları onu istemeye gelir, fakat Xecé hiç birini kabul etmiyordu.
Aradan bir kaç yıl geçer. Xecé’nin başlığını ödeyemeyecek durumda olan Siyabend, babası Xecéyi bir bey oğluna verir endişesi ile kaçırmaya karar verir. Süphan dağının derin vadilerinin kendilerini koruyup kollayacağını bildiklerinden, O’na sığınırlar. Üç gün hiç bir sorun yaşamadan herkesten uzak kavuşmanın tadını çıkarırlar. Dördüncü gün öğle vakti çiceklerle bezenmiş yem yeşil bir bayıra otururlar. Siyabendin uykusu gelir. Göz kapakları ağırlaşır. Başını huzur bulduğu tek yer Xecé’nin dizine bırakır ve uyur. Siyabend şirin uykuda iken Xece onun saçlarını okşayarak ileriye yönelik umutlu hayaller kurar.Tam o sırada bir sesle irkilir. Sesin geldiği yöne baktığında üç geyiğin bir dişi geyiği kovaladığını görür.Çiftleşme dönemi. Normaldir diye düşünürken, uzaktan çok güzel bir erkek geyiği farkeder.baştaki Çirkin geyik kocaman cüssesi ile o güzel erkek geyiği dişiye yaklaştırmıyor, sürekli uzaklaştırıyorlardı.
Bu durumu gören Xecé: çirkin zulmünün hayvanlarda da egemen olduğunu düşünür. Ağlar. Göz yaşları al yanaklarından çenesine süzülür.Siyabend’i uyandırmamak için sesini çıkarmaz. İçten ağlamaya devam eder.Yalnız bir damla siyabend’in alnına düşer.Siyabend sıçrayarak uykusundan uyanuır. Xecé’nin ağladığını görünce sorar.
“Xecé,neden ağlıyorsun.Yoksa benimle kaçtığına pişman mısın? Eğer öyle ise, Allah şahit ve eski yiğitlerin kavli olsun ki,şu ana kadar sana elimi sürmedim.Kardeş ve bacı gibi birlikte kaldık. Pişmanlık duyuyorsan seni hemen baba evine geri götüreyim.”
Xecê :
“Nasıl böyle bir söz söylersin siyabend. Ben azrailin sineme çöktüğü güne kadar seninleyim.Ne pişmanlığı? Bunu da nereden çıkardın?
Siyabend :
- Öyleyse neden ağlıyorsun?
-Biraz önce çirkin bir geyik çok güzel bir geyiği önüne katmış götürüyordu. O kadar güzel geyikler vardiki ardında ama o çirkin geyik hiç birini o güzel geyiğe yaklaştırmıyordu. Diğer güzel geyikler korkularından yanaşamıyorlardı bile. Hele içinde bir vardı ki tıpkı sana benzettim.Bu yüzden tutamayıp kendimi ağladım.
Siyabend :
- Söyle bakayım hangi tarafa gittiler ?
Xecê parmağı ile işaret eder :
- İşte şu tarafa gittiler
Siyabend hemen doğrulur. kılıcını kalkanını kuşanır. Ok ve yayını alır ve Xecé’ye dönüp:
Süphandağı’nda benden daha yiğit kimse olamaz. Ben bölgenin en usta avcısıyım.geyikler gelip yanımdan geçer de nasıl haberim olmaz?
Siyabend bunu söyler ve geyiklerin gittiği yöne koşarak uzaklaşır çok gitmeden geyiklere yetişir.Yayını hazırlar,okunu sürüp fırlatacakken Geyik anlamış gibi Siyabende yanaşır. Boynuzunu Siyabend’in böğrüne saplayarak onu uçurumdan aşağıya fırlatır.
Uzun süre Siyabend dönmeyince Xecé meraklanır. O’nu aramaya başlar. Geyiklerin yanında göremez. Sağa bakar yok. Sola bakar yok. Endişelenir.Siyabend’in başına bir hal geldiğini anlar.derenin dibine doğru aramalarını sürdürürken derinlerden bir inilti duyar.İniltiye doğru koştuğunda da,acı manzara ie karşılaşır.Siyabend’in düştüğü yerde kocaman bir dal parçası sırtından girip göğsünden çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
saygı ve iyi nıyetli açıklama niteliği taşımayan yorumlar yayınlanmıyacak tır