DÜN KAHVEHANE İDİ,BUGÜN KAVE (CAFE) YA… YARIN!..

DÜN KAHVEHANE İDİ,BUGÜN KAVE (CAFE) YA… YARIN!..

ANADOLU BASIN YAYIN BİRLİĞİ'de KURUCU VE 1.DÖNEM GENEL BAŞKAN,YAŞAM BOYU ONURSAL GENEL BAŞKAN.
18 Ekim 2008 -  HASAN ALPARSLAN  HOCAMIZ YAZDI



  • GÖNÜL ne kahve ister ne de kahvehane, gönül dost ister, kahve bahane…
    Dost meclisleri muhabbetle kurulur, muhabbet etmek için de mekânlar bulunur.

    21. yy. da gündelik yaşamının unutturduğu, hatta yok ettiği mekânlar, yok ettiği kültürler diyebiliriz kahvehanelere…

    İçi boşalmış, işsizlerin ve aylakların mekânı haline gelmiş, betonarme medeniyetinin garibesi olmuş artık kahvehaneler…

    Kimi zaman nostaljik hatırlamalar, kimi zaman anarşist ihtiyaçlar, kimi zaman da dost arayan kent yorgunları dillendirir eski kahvehaneleri…

    Tarihe biz göz attığımızda hem biçim, hem içerik, hem de işlev bakımdan çok farklı mekânlarda, farklı kültürde bulursunuz kahvehaneleri…

    Tarih; onları medya yapmış, mekân ise; oraya gidenleri her zaman farklı kılmıştır. Üstelik de, bugünün aksine dönemin yöneticicilerini oldukça meşgul etmişler, hatta yormuşlardır.

    Kimi zaman fısıltı gazetesi olmuşlar, iktidarın eleştirilerini toplamışlar, yasaklanmışlar, kapatılmışlardır.

    Peki, bugün… Bugün mezbelelik, havasız, sağlıksız, mutsuz insanların uğrak yeri; neredeyse toplumsal yapı içinde bile var sayılmayan yerler değil mi kahvehaneler?...

    Unutulanların, tutunamayanların, kısacası kimsenin umurunda olmadığı, kimseyi umursamayanların sadece vakit öldürdükleri yerler değil mi?

    İlk kahvehanelerde sedirde oturulur ve ortadaki mermer havuz, yaz aylarında keyifle serinlik kaynağı sağlardı. Bunun çevresinde yer alan sedirler yahut kerevetler üzerinde diz çökerek bağdaş kurulur kahve içerken de meddahların anlattıkları hikâyeler dinlenirdi.

    Osmanlı devletine ilk kahveyi 16.yy.da Afrika’dan getirttiği kahve ile Habeşistan Valisi Özdemir Paşa tarafından, başka bir görüşe göre de, Halepli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki kişi tarafından İstanbul’a getirmişlerdir.

    Kahvehane ilk olarak kahve içilmesi için umuma açık yerlerin açılmasıyla oluştu. İlk kahvehane Peçevi tarihinde belirtildiğine göre 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında açılmıştı.

    Halepli Hakem ve Suriyeli Şems adındaki iki kişi kahveyi getirdiler ve şehrin(İstanbul) çeşitli semtlerinde getirdikleri kahvelerin içilmesi için mekânlar “kahvehaneler” açtılar. Kahvehaneler böylece Osmanlı İmparatorluğunun her yöresinde yayılmış oldu.

    17.yy.dan itibaren kahvehanelerin Avrupa’da da boy göstermesiyle beraber hem Osmanlı topraklarını hem de Avrupa’da da kahvehaneler yerlerini almış oldu.

    Bugün ise ne kahvehane var, ne de kahve… Şimdi ise… Gözde mekânlar Cafe… İçilen ise nescafe. Sohbetler ise, tam bir virane.

    Ne sosyal yaşam tartışılıyor, ne de istikbal. Eh, durum böyle olunca da; boş gezenlerin uğrak yeri oluyor bu mekânlar.

    Eski kahvehanelerin adı ise “KAVE” oldu. Adı kave olunca da, kahvehanelerde kahve de kalmadı. 15 masa, bir çay ocağı, iki tavla, 5 deste kağıt, bir düzine okey takımı, kirli hava, sağlıksız ortam, bir de gürültülü küçük bir televizyon oldu mu al sana bir kave!... Hatta bazılarında ise gizlice oynatılan kumar ve para kaybı…

    Sohbetlere gelince, bazen siyaset, bazen yarım yamalak ekonomi, çoğu zaman ise içi boş dedikodu yuvası Cafeye dönüştürülen mekanlar..

    Önemli olan dün adı kahvehane idi, bugün ise kave (cafe).
    Ya… Yarın, yarın ise ülkemizin kamburumu olacağıdır?...

    Saygılarımla…

    Hiç yorum yok:

    saygı ve iyi nıyetli açıklama niteliği taşımayan yorumlar yayınlanmıyacak tır

    YENİ GÖNDERİ

    recentposts1

    POPÜLER GÖNDERİLER